Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla düzenlenen hukuki düzenlemeler, şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesi altında bulunan kadınlar ve çocuklar ile diğer aile bireylerinin korunmasını hedeflemektedir. Bu bağlamda, koruyucu ve önleyici tedbirlere ilişkin hükümler belirlenmiştir.
Şiddete uğrayan bir kişi, hâkimin vereceği karar doğrultusunda önleyici tedbir kararlarından faydalanabilir. Bu tedbir kararlarına aykırı hareket edenler, belirlenen yaptırımlar aracılığıyla cezalandırılmaktadır. Şiddet, eşe, çocuklara, anne-babaya, kardeşlere veya diğer aile bireylerine çeşitli biçimlerde uygulanabilir. Şiddet durumunda, mağdurların yararlanabileceği çeşitli hukuki olanaklar mevcuttur.
Fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik olarak uygulanabilen şiddet, mağdur üzerinde ciddi travmalara ve sağlık sorunlarına yol açabilir. Şiddete maruz kalan kişiler, hem fiziksel hem de psikolojik acı çekmektedir. Bu tür şiddet, toplumsal alanlarda veya özel alanlarda gerçekleşebilir ve kamusal alanlarda da mağdurlara yöneltilmiş olabilir. Önemli olan, şiddetin uygulandığı mekan değil, şiddetin kendisidir.
Fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik açıdan keyfi engellemeye yol açan davranışlar, şiddet olarak tanımlanmaktadır. Bu tür durumlarla karşılaşıldığında başvurulabilecek hukuki olanaklar arasında, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu yer almaktadır.
Aile İçi Şiddet Türleri
Aile içi şiddet, çeşitli biçimlerde kendini gösterebilir. Bu tür şiddetin önlenmesi amacıyla hukuki düzenlemelerle koruyucu ve önleyici tedbirler geliştirilmiştir. Eşler veya çocuklar üzerinde uygulanabilecek şiddet, günümüzde toplumsal bozulmalarla da yakından ilişkilidir. Şiddetin meşrulaştırılması, hiçbir gerekçeye dayanarak kabul edilemez.
Aile, toplumun en temel yapı taşıdır ve ailenin zarar görmesi, devletin de istemediği bir durumdur. Ailede meydana gelecek tahribat, çocukları doğrudan etkileyerek toplumsal yapıyı zayıflatabilir. Aile, birey ile toplum arasında köprü görevi gören önemli bir kurumdur. İnsan, sosyal bir varlık olarak aile kurarken, aynı zamanda toplum içinde de sosyalleşmeye devam eder.
Günümüzde, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de birçok değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Teknolojik ve ekonomik gelişmeler, sosyal ve kültürel alanlarda da değişikliklere yol açmaktadır. Aile kurumu, bu değişimlerden en fazla etkilenen birimdir. Ailenin toplumsal görevlerini yerine getiremeyecek duruma gelmesi, toplumda ciddi sorunları da beraberinde getirir. Aile içindeki sorunların artması, toplumda da benzer sorunların ortaya çıkması anlamına gelir.
Aile içindeki şiddet, pek çok nedene dayanabilir. Şiddetin varlığı, ailenin temel işlevlerine zarar verebilecek önemli bir problemdir. Eşler arasındaki sorunlar, aile yapısından kaynaklanan problemler, ailenin sorun çözme becerilerinin zayıflaması, ahlaki değerlerdeki yıpranmalar ve kötü alışkanlıkların artışı, şiddete yol açan nedenler arasında sayılabilir.
Şiddetin varlığı, sağlıksız bir aile yapısının oluşmasına da neden olabilir. Şiddet yalnızca fiziksel acı vermekle sınırlı değildir; farklı türleri de mevcuttur. Şimdi, şiddetin pratikte en sık karşılaşılan türlerine bakalım:
Fiziksel Şiddet
Fiziksel şiddet, kaba kuvvet kullanılarak gerçekleştirilen bir eylemdir. Uygulayan kişi, karşısındakini korkutma, sindirme veya cezalandırma amacı güdebilir. Kişinin bedenine zarar verebilecek her türlü davranış fiziksel şiddet kapsamına girer. Bu çerçevede aşağıdaki davranışlar fiziksel şiddet olarak değerlendirilebilir:
Psikolojik Şiddet
Psikolojik şiddet, sözlü veya duygusal yollarla gerçekleştirilen bir davranış biçimidir. Kişiye hakaret etmek, aşağılamak, küçük düşürmek, tehdit ve küfür kullanmak psikolojik şiddet kapsamındadır. Ayrıca, kişinin ailesi ve arkadaşlarıyla görüşmesini engellemek de psikolojik şiddet olarak kabul edilir. Fiziksel olarak görünmeyen psikolojik şiddette baskı unsuru ön plandadır.
Baskı uygulamak, kişinin özgür iradesiyle karar almasını engeller ve yapmak istediği davranışlara da mani olur. Fiziksel baskı olmaksızın ruh sağlığını olumsuz etkileyen her tür davranış psikolojik şiddet olarak değerlendirilir. Psikolojik şiddet, aşağıdaki suçları da içerebilir:
Cinsel Şiddet
Cinsel şiddet, kadının istemediği bir zamanda ve biçimde cinsel ilişkiye zorlanmasıdır. Bu durum, evli kadınların rızaları dışında eşleri tarafından cinsel ilişkiye zorlanmalarını da kapsar. Cinsel şiddet kapsamında kabul edilen bazı davranışlar şunlardır:
Ekonomik Şiddet
Kadınların ekonomik özgürlükleri artarken, aile içinde ekonomik şiddete maruz kalmaları da devam etmektedir. Ekonomik şiddetin çeşitli biçimleri bulunmaktadır. Bu tür şiddet, aşağıdaki şekillerde ortaya çıkabilir:
Aile içindeki şiddet, bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek, hem aile yapısını hem de toplumu derinden sarsan bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Evlilikte Şiddet Sebepleri
Aile, insanın sığınağı olan en önemli limandır. Toplumsal şiddet gözle görülürken, aile içi şiddetin üstü genellikle örtülmektedir; bu nedenle anlaşılması zor olabilir. Şiddet, bireylerin bedensel ve ruhsal dünyalarında onarılamaz yaralar açabilir. Özellikle ruhsal açıdan meydana gelen tahribatın giderilmesi oldukça zordur. Genellikle ailedeki erkek tarafından uygulanan şiddet, eşlere ve çocuklara yöneliktir.
Aile içi şiddet, biyolojik, sosyal ve psikolojik nedenlerden kaynaklanabilir. Psikolojik sebepler arasında öfke kontrol eksikliği, kıskançlık, psikolojik rahatsızlıklar, kişilik bozuklukları ve yüksek stres yer almaktadır. İletişimde yaşanan sorunlar, eşler arasında saygının kaybolması ve güven sorunları da psikolojik şiddeti tetikleyebilir.
Şiddet, öğrenilebilir bir davranış olduğundan, sosyal bir davranış olarak ortaya çıkabilir. Özellikle çocukluk ve gençlik dönemlerinde şiddete maruz kalan bireylerde, ileriki yaşlarda karşısındakine şiddet uygulama eğilimi gelişebilir. Bu temel nedenlerin yanı sıra, çeşitli faktörler ve durumlar şiddeti tetikleyebilir.
Evlilikte Şiddet Görüldüğünde Ne Yapılmalı?
Evlilikte şiddetle karşılaşıldığında, öncelikle en yakın karakol, jandarma, savcılık, belediyeler veya kadın örgütlerine başvurulmalıdır. Ayrıca, şiddet önleme ve izleme merkezleri ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da başvuru yapabileceğiniz merkezlerdir. Kişi, olayın durumuna bağlı olarak ve sağlık durumu elverdiği takdirde, şiddet gördüğüne dair bir darp raporu almalıdır.
Evden çıkma imkânı yoksa, ALO 183 veya Polis İmdat aranabilir. Şiddet mağduru, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında, şiddet uygulayana karşı çeşitli tedbirler aldırabilir. Bu kanunun sağladığı hukuki olanaklardan bazıları şunlardır:
Evlilikte Şiddete Karşı Mahkeme Kararı Uyarınca Alınacak Tedbirler
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla koruyucu ve önleyici tedbirleri düzenler. Bu kanun çerçevesinde, olayın niteliğine bağlı olarak şiddete uğramış veya uğrama ihtimali olan kişiler için önleyici tedbirler alınabilir.
Hakim, koruyucu ve önleyici tedbirleri birlikte verebilme yetkisine sahiptir. Mülki amirler ve gecikmesinde sakınca görülen durumlarda kolluk amirleri, belirli koruyucu ve önleyici tedbir kararlarını verebilir. Mülki amirlerin verebileceği koruyucu tedbirlerden bazıları şunlardır:
Önleyici Tedbirler
Hâkim tarafından şiddet uygulayan hakkında verilebilecek önleyici tedbir kararları şunlardır:
6284 Sayılı Kanundan Yararlanabilecek Kişiler
Aile İçi Şiddetin Cezası
Aile içi şiddet uygulayan kişiler, Türk Ceza Kanunu kapsamında cezalandırılmaktadır. İşlenen suçun niteliğine bağlı olarak verilecek cezada değişiklikler söz konusu olabilir. Eşlere karşı işlenen şiddet, Türk Ceza Kanunu uyarınca suçu nitelikli hale getirir ve bu durum cezanın ağırlaştırılmasına yol açar. Aile içi şiddet, aşağıdaki suçlardan herhangi biri kapsamında değerlendirilebilir:
Evlilikte Şiddet Cezası
Şiddete uğrayan kişinin yapması gerekenlerden biri, darp raporu almaktır. Şiddetin ispatı açısından bu resmi belgeler büyük önem taşır. Evlilikte şiddet, cezalandırılan bir davranıştır; ancak aile içindeki şiddetin genellikle üstü örtülmektedir. Fiziksel şiddete maruz kalan bireylerin, duruma bağlı olarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak darp raporu alması önerilir.
Olay gerçekleştiğinde polise başvuran kişi, hastaneye sevk edilir. Darp raporu alan kişi, karakol, savcılık veya Aile Mahkemesi aracılığıyla koruma talebinde bulunabilir. Darp edilen kişinin, şiddete maruz kaldıktan hemen sonra raporu alması, delillerin kaybolmadan tespit edilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Rapor alma konusunda sınırlı bir süre yoktur.
Mahkemenin verdiği tedbir kararının ihlali durumunda, şiddeti uygulayan kişi hakkında 3-10 gün arasında zorlama hapis cezası verilebilir. Hapis cezasına rağmen davranışın devam etmesi halinde, 30 güne kadar zorlama hapis cezası uygulanabilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, aile içi şiddetle ilgili hususları kapsamaktadır. Bu kanuna göre, aile içi şiddet sebebiyle cezalandırılacak bazı suçlar şunlardır:
Ceza Hukuku alanında uzman Avukat Zeynep Albay ile iletişime geçmek ve dava ve işlemlerinizi takip etmek için bize ulaşabilirsiniz